Soru.8.: İzmir Modeli, nasıl bir çok yönlü çevre duyarlılığı ve sorumluluğu öneriyor ?

Kültürlerin birikerek gelişmesi sonucunda insanlığın ulaştığı teknolojik düzey, bir yandan insanın yapabilirlik kapasitesini artırırken, öte yandan insanın yıkıcılığını da çok yükseltmiştir. İnsanın sağladığı bu kapasite başıboş kaldığında, ister doğal çevrede olsun, ister yapılı çevrede olsun yüksek bir tahribat yaratma eğilimi taşımaktadır. Bu tahribatı yaratan modern dünyanın insanı, eylemlerinin uzun erimli sonuçları üzerinde bir değerlendirme yaparak düşünme eğilimindedir. Bu nedenle günümüzün çağdaş insanı, kendi varlık sorunu haline gelebilen doğal ve yapılı çevre üzerindeki tahribatın sürdürülmesine razı olamamaktadır. Uzun erimli insan aklı, ister doğal çevre, ister yapılı çevre üzerinde olsun, sürdürülebilirlik/korumacılık akımını geliştirmiştir.

Günümüzde Dünya yüzeyinin yarısından fazlası tarım, otlatma, sanayileşme, kentsel gelişim, ulaşım ağları ve ormancılık gibi insan faaliyetleri tarafından doğrudan etkilenmiştir. Günümüzde Dünya’nın doğal kalmış bölümü, %20'nin altına düşmüş bulunmaktadır. 'Küresel Ayak İzi Ağı'nın yaptığı çalışmalar göstermektedir ki, 1970 yılından bu yana insanoğlunun kaynaklara olan yıllık talebi, dünyanın her yıl kendini yenileme hızından daha fazla olmaktadır. Artık insan faaliyetlerinin sürdürülebilirliği için Dünya'dan daha fazlasına gereksinim bulunmaktadır. Günümüzde bu sürdürülebilirlik için 1,6 Dünya'ya gereksinme duyulmaktadır. IPCC Paneli’nde (Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli) dünya ısı artışının 2◦C'yi geçmemesi gerektiğini vurgulamıştır. İklim değişikliklerinde, yalnızca küresel hava ısınmamakta, okyanuslarda asit düzeyi yükselmekte, biyoçeşitliliğin azalmasına neden olmaktadır. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nde, alınması gereken önlemler arasında “karbonsuzlaştırma” (decarbonizaton) temel önlem olarak ön plana çıkmıştır.

İzmir Modeli'ne göre, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin çevre konusundaki duyarlılıklarının belediye sınırları içindeki çevre konularıyla sınırlı kalmaması gerektiğini, politikalarını geliştirirken, global düzeydeki sorumluluklarını yerine getirmeye çalışması gerektiğini düşünülmektedir. Nitekim İzmir Büyükşehir Belediyesi, Avrupa Birliği Başkanları Sözleşmesi'ni imzalamıştır. Bu sözleşmeye göre, İzmir Büyükşehir Belediyesi kendi yetki alanında karbondioksit salınımını %20 azaltmayı taahhüt etmiştir. Yine bu sözleşme gereği İzmir Büyükşehir Belediyesi, "İzmir Sürdürülebilirlik Eylem Planı"nı (İzmir Büyükşehir Belediyesi Sürdürülebilir Enerji Eylem Planı-SEEP) 2016 yılında tamamlamış ve bu planı uygulamaya girişmiştir.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin global sorumluluğunu yerine getirmesi, salt karbon salınımını azaltmakla sınırlı kalmamaktadır. İzmir Büyükşehir Belediyesi, biyoçeşitliğin korunmasında, exsitu ve insitu koruma yapmaktadır. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 2011 yılında ziyarete açtığı Doğal Yaşam Parkı, hem başarılı bir "exsitu" koruma örneği olmuş, hem de İzmirlilerin "yaşam kalitesi"ne önemli bir katkı yapmaya devam etmektedir. Ayrıca, bir Ramsar alanı olan İzmir Kuş Cenneti'nde gerçekleştirilen "insitu" korumada da İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Kuş Cenneti'ni Koruma ve Geliştirme Birliği'yle (İZKUŞ) birlikte etkin olarak sorumluluk yüklenmiştir.

Çevre sorunlarıyla başa çıkabilecek bir stratejiyi geliştirebilmek için, sürdürülebilirlik/korumacılık akımının gerekçelendirilme biçimi konusunda açıklık kazanmak gerekir. İster sürdürülebilirlik olsun, ister bunun ötesine geçen bir korumacılık olsun, insanların gerçekleştirmesi gereken bir görev olarak sunulmuştur. Oysa çevrenin korunmasının ve sürdürülebilirliğinin sağlanması, hem bir hak hem de bir görevdir.